top of page
Yazarın fotoğrafıbigesanli_iletisim

Viiik’ten Mırrr’a Olağanüstü Durum Yönetimi

Güncelleme tarihi: 2 Tem 2020

Görünmez “kriz” yola çıkmak üzere…

Haziranın ortasında güneşli bir cumartesi günü, yeni açtığımız ofise gidip elimdeki projeyi bitirmek için çalışmaya karar verdim.

Sabahın erken saatlerinde önce filtre kahvemizi yaptık eşimle, kapımızın önündeki nazenin kedimiz Nebahat’ e ilaçlarını eklediğimiz mamasını verdik, sonra da yerlerimize geçip bilgisayarlarımızı açtık keyifle.

Kahvemin ikinci kupasının sonlarına yaklaşırken proje taslağım tamamlanmıştı bile. Özgür sunumuma dair yorum yaparken, ben de günün ilerleyen saatlerinde ilk defa ofisimizi ziyaret edecek dostumuz için hazırlık yapmaya çalışıyordum.


Melih gelir gelmez koyu bir sohbete daldık hemen, anlatacak çok şey, yanıtları merak edilen çok soru vardı

ki

dışarıdan bir ses konuşmayı orta yerinden bölüverdi.


Yolundan çıkmasa “Kriz” değildi belki ama şimdi ayaklarımızın tam dibinde…

Bahçe katındaki ofisimizin önünde, eşime derdini anlatmaya çalışan bir adam gördüm. Yanlarına gittiğimde Özgür “nereden aldın” diye soruyor, adam bir yandan lafları gevelerken, diğer yandan ufak ufak uzaklaşıyordu.

-Yolda bulduk, araba ezecekti, biz de kurtarmak için aldık, sizin bahçeye bıraktık, yoksa valla ölecekti Ağabey.

Adamın arkasında duran ve ilk defa fark ettiğim eşiyse;

-Biz de eve alamayız ki, şuncacık yavru ama "iş" sonuçta… diyordu.

Eşim inatla hikayeyi öğrenmeye uğraşırken benim gözlerim de işaret ettikleri tarafta çimlerin üzerini taramaya başladı.


Minnak “Kriz” le ilk temas

-Yerde bir karartı var ama hiç kıpırdamıyor, gözüm de seçmiyor, nefes alıyor mu ki acaba?


Ben küçükken iki katlı bahçeli bir evde oturuyorduk, yoğun çalışan annem ve babam sadece benim değil bir sürü kedinin de ebeveynliğini üstleniyorlardı, ancak özellikle kış aylarında nüfusları yükselen anne ve yavru kediler ile ilgili bir kural vardı, annesini emen minik kedilere asla dokunulmazdı çünkü anne kedi yavrusunda farklı bir koku alırsa, daha küçücükken terk edebilirdi.

Çocukluğumda onca kediye önce kalplerimizi, sonra da evimizi açmışken, bir aydan küçük kedi yavrusuna şu ana kadar hiç dokunmadığımı korkuyla fark ettim.


Belki de bu sebepten yerdeki karartıya doğru tek adım atamadan öylece baka kaldım, aklımdan geçense alındığı yeri bulsak belki annesine de ulaşabileceğimizdi sadece.

Başımı kaldırdığımda bahçe duvarının diğer tarafındaki adam ve karısının hızlı adımlarla uzaklaştığını gördüm.

Beş halin birincisi olan “inkar”dan, ikincisi “öfke”ye hızla geçiverdim böylece.


Bay “Kriz” dört günlük galiba

Özgür, yerdeki minnağı eğilip avucunun içine aldı yavaşça, artık kediş eşimin parmakları arasında görünmüyordu bile, hızla ofise döndük ve telefona sarıldık panikle, görüntülü konuşmalardan önce ne yapıyorduk ki böyle durumlarda?

Telefondaki veteriner dostumuz bizi sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da hayati bilgiler veriyordu, artık annesiz yavrular için biberonla verilebilen hazır formüllü mamaların olduğunu söylüyordu. Bense bir yandan konuşmayı dinliyor, diğer yandan çıkmak için toparlanıyordum, bahsedilen mamayı bulabileceğimiz satış mağazası da olan bir veterinere hızla ulaşmamız gerektiğini biliyordum.

Arkadaşımız Melih’ i arkamızda bırakıp arabamıza bindiğimizde, bulabildiğim en yumuşak kumaş olan bez torbaya sardığım kucağımdaki minnağın yaşadığından bile emin değildim, sadece kendi kalbimin deli gibi çarptığını duyabiliyordum.


Veterinere ulaşmak çok iyi hissettirdi, doktorumuz kedişin yaşadığını, tahminen 4 günlük olduğunu söyledi, hatta toz mamayı uygun miktarda su ile karıştırıp biberonla biraz içirdi bile, yavrunun emme refleksi vardı ve ciğerleri iyi durumdaydı.

Sonraki adım çok netti bizim için, maliyetine katlanır yavruyu emin ellere teslim edebilirdik, sonuçta veterinerlerden daha iyi kim bakabilirdi ki annesiz kedişlere.


“Kusura bakmayın, inanın kimse sizin kadar iyi bakamaz bu yavruya, 2 saatte bir biberonla beslemeniz, pamukla çişini kakasını yaptırmanız çok önemli bu arada, belki hayata tutundurabilirsiniz…” cümlesi ise 3. evre olan pazarlık kapısını sertçe kapayıverdi suratımıza.


Kediş kucağımızda evimize dönerken, diğer iki kedimiz Naci ve Şadiye’ye ne anlatacağımızı düşünüyorduk eşimle.


"Kriz" in ismi Osman oldu

Zor günleri ve daha zor geceleri ne ara seçmiştik ki biz?

  • Ne kadar mama yerse hayatta kalır ki bu minnak?

  • You tube’da hiç video var mı annesiz kedilerle ilgili? - Yok bu olmaz, bizimki bir aylık değil ki, Allahım sadece dört günlük bu!

  • Biberonu bile almıyor ki ağzına - ay boğuyor muyum ki acaba? - iyi mi sonunda kusturdum hayvanı.

  • Yeterince çiş yapmıyor galiba - poposunu da tahriş etmemek lazım ama… - bağırsaklarının da çalışması çok önemliymiş, unutma…

  • Özgür! saat çalmamış, iki saati on yedi dakika geçmiş, sabah 04:47 şu an, bir şey olmamıştır değil mi yavruya?

  • Odanın kapısını nasıl açık bıraktım ki ben, Şadiş girmiş midir içeri, koş koş Naci’yi sen tut ki korkutmasın minnağı…

  • Kesin beceremeyeceğim ben bu işi, hayatta tutamayacağım kedişi, yok mu bu minnağı alacak bir uzman kişi?

Depresyonun emarelerinden sürekli suçluluk duygusu, Özgür’ün cümlesi ile dağılıverdi ikinci günümüzde.



Antialerjik kokusuz mendillerle marketten dönen eşim elimi tuttu ve minnağa bakıp “çok yakışıklı olacaksın sen OSMAN” diyiverdi.


Osman biberondan sütünü içmeme isyanıyla VİİK’lerken durdu, açılmamış gözlerini Özgür’e çevirdi ve daha altı günlükken keyifle MIRR’lamaya başladı, artık o sadece “yavru”, “minnak” veya “kediş” değildi, hepsi dahil Osman oluvermişti ve bizim "kriz"imiz çok sevimliydi.




İletişimin “Mi” hali

Osman bugün, hayata tutunduğu tahminen dokuzuncu gününde veteriner ziyaretinden döndü, Özgür güzel haberler getirdi ve çok mama yemese de iyi olduğumuzu söyledi.


Günlerdir ilk defa bir buçuk saatliğine ayrıldığımız için, kavuşmamız coşkulu oldu, Osman’ın uzun mırrlarına benim aşk cümlelerim eşlik etti. İşin komik yanı Osman henüz gözleri açılmadığı için göremezken ve de kapalı kulaklarıyla duyamazken, bize özel ve akıcı konuştuğumuz bir “mi” dili yarattı.

Osman’ın sevdikleri, nefret ettikleri, tüm keşifleri, merakları ve huysuzlukları, inanılmaz şirin hallerinin tümü, gördüğü rüyalar ve kısa hıçkırıkları ile iletişimin “mi” hali, pek çok anlamlı sese sahip oldu.

Bu arada Osman’ın ilk envanter analizi de tamamlandı, gelecekteki pozisyonu belirlendi.

Yakışıklı oğlum yarınların muhalefet partisi genel başkanı olma yolunda, titrek patişlerle ilerliyor.



34 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page